Yüzyıllar süren geri kalmışlığın, ihmalin, itilmişliğin, horlanmışlığın, cahil ve mesleksiz bırakılmışlığın örtüsünü Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Köylü Milletin Efendisidir” sözüyle yırtmaya çalışmıştı ki onun hakka kavuşmasıyla o serüven de bitti. Toplum derin yaraları sarmaya çalışıyordu ama nafile.
******
Derken köyden kente göçmeye karar verdi. İstanbul ilk geldiği yerdi. Kimi de Avrupa kapılarına dayanmıştı. İçine, dışına, dişine,başına, her yerine bakıp öyle aldılar. Bildiğin at eşek alır gibi. Bütün bu aşağılanmaya dahi boyun eğdi. Katlandı. Ama içinde bir acı , hınç, ezilmişlik duygusu gün geçtikçe büyüdü, büyüdü, büyüdü. Gitgide hırs yaptı.
******
Yerinden yurdundan sökülmüş, iklimini
bulamamış bir ağaç gibiydi. Ne çiçek açabiliyordu salkım saçak, ne de meyveye
dönebiliyordu. Tek umudu kökünden çıkacak bir filizin oraya tutunmasıydı.
Üç on paraya en ağır işlerde çalıştı. Önceki
gelenlerin izinden yol yürüdü. Onlar ne yapıyorsa onu yaptı. Başını sokacak bir
gecekondu kondurdu. Bazen kondusu başına yıkıldı, bazen çoluğu çocuğu zengin
uyanık şehirlinin hayat mezesi oldu.
******
İçinden şanslı sayılabilecek olanlara talih kuşu konduğu da oluyordu. Kimi inşaatta türkü söylerken, kimi bir yazlık sinema alanında yapılan halk eğlencelerinde, kimi de bar, pavyon veya gazino da ayak işlerine bakarken keşfedildi. Baktı ki türküde para yok elindeki sazı dilindeki türküyü bırakıverdi bir kenara. Paranın yüzü sıcaktı. Çuvalla para kazanmaya başladı. Artık en kral gazinoların, en baba pavyonların, en şatafatlı sahnelerin adamıydı. Kadınlar yoluna seriliyor, istediği aktris, oryantal, manken, uvertür şarkıcı bir işaretiyle onun oluyordu. Albümler milyon satıyordu. Voleyi vurdu. Ama toplum önünde ağlamaya devam etti. Ne ki işinin bir parçasıydı bu. ‘’Acı çekene acı satmak’’
******
-Tamam
çok param var ama ben de mutsuzum sizin gibi. Ben sizden hiç kopmadım. Asıl
acıyı ben çekiyorum. Ne parada gözüm var ne pulda. İnsanlığımı arıyorum ben.
Kahrolmuşluğum öyle büyük ki yerimde olmak istemezsiniz. Ey acı çekenler bana
acıyın , bana ağlayın, görün ne kadar bedbaht bir halde olduğumu. Naçarım ben,
zora gelirsem kaçarım ben, bir de sen vur, çaresizlerin çaresiziyim, acıların
kadını, çilekeşlerin erkeğiyim. Ağlayın ben söylerken, benim oynadığım filmlere
doluşun çoluk çocuk ama ağlayın bana salya sümük. Bakın bakın ben nasıl
ağlıyorum kamera önlerinde. Siz beni mesut mu bildiniz. Kimsesizlerin
kimsesiziyim ben. Çaresizlerin çaresizi sizi sizi sizi. (Mikrofona bol eko
vermişler yankısı fazla olmuş be abi)
******
Ben hani o bir zamanlar kapından kovduğun fakir ama gururlu adamım. Bak al sana para. Al sana araba.Al al al.Al uleyn. Al ve gör bu bedbaht adamı.(Burada hepiniz adına bu kadından bu hayattan intikam alıyor)
******
Ama sattığım kasetlerin, yaptığım konserlerin, oynadığım filmlerin parasıyla şu sahnedeki ağlamam biter bitmez krallarda bile olmayan bir hayat yaşıyorum çaktırmadan. Arada bir kaç yardım faaliyeti yapıp basına da verdik mi hem kralım hem de geldiği yeri unutmamış bir kahraman.
Siyasetçiler bile bu forsumdan etkilenip bana milletvekilliği teklif ediyor. Heheyt be. Nerelere yükseldim görün bakın. En güzel mankenler bende hem de gecesinde ayrı gündüzünde ayrı. Millet el pençe divan. Konserlerim tavan. Altımda son model arabam. Kapımda hizmetçiler. Ama ağlayın siz bana ağlayın. Gözyaşlarınız hiç heba olmayacak. Sel olup paraya dönüşüp akıyor bana. Ben onları ne mi yapıyorum? Ne yapacağım yine size iş veriyorum. Apartman alıyor, otobüs şirketi alıyor, TV kuruyorum. Çiğ köfteci açıyor, yat filosu kuruyor, gemicikler alıyorum. Kim için? Hep sizin için…Ya işte böyle ağlayın.Sanat mı canım ona para yatırmaya gerek yok. Onu da ben yapıyorum zaten.
******
Sürer
gider arabesk. Her devirde var eder kendisini. Zaman değişir o da yeni devre
uyarlanır. Yada yuvarlanır. Grip virüsü gibi. Her yıl yeni bir biçimde
karşımıza çıkar. Artık az gelişmişliğimizin sürekliliğinin kültürü oluşmuş ve
geniş halk kitleleriyle buluşmuştur. En yüksek makamlarca kutsanır ve
pohpohlanır. Yaratılan bu afyon herkesin işine yarar bir parça. Yalnız bir tek handikabı
vardır. Aynaya baktığında gördüğü adam. Ne kadar cilalarsa cilalasın , bir
türlü kapanmamaktadır hala o alttaki renk.
Ağla arabesk
Dipçe: Bu hafta sizler için ‘’Kerkük Zindanı’’isimli türküyü söylemeye çalıştık.Keyifli seyirler
İstek ve önerililerinizi bana e-posta adresinden iletebilirsiniz.
Youtube Kanalı: Muammer Enginsu TV
İnstagram,Facebook,Twitter: Muammer Enginsu
Karikatür: Sadık Poyraz
heryerdemuzikvar@hotmail.com
YORUMLAR