Ayşegül Odabaşıoğlu Yazdı:”Köy Enstitüleri ve Demokratik Eğitim”

Ayşegül Odabaşıoğlu Yazdı:”Köy Enstitüleri ve Demokratik Eğitim”

“Demokrasinin iki çeşidi vardır. Biri zor ve gerçek olanı, öbürü de kolayı, oyun olanı… Topraksızı topraklandırmadan, işçinin durumunu sağlama bağlamadan, halkı esaslı bir eğitimden geçirmeden olmaz birincisi, köklü değişiklikler ister. Bu zor demokrasidir ama gerçek demokrasidir. İkincisi kâğıt ve sandık demokrasisidir. Okuma yazma bilsin bilmesin; toprağı, işi olsun olmasın, demagojiyle serseme çevrilen halk, bir sandığa elindeki kâğıdı atar. Böylece kendi kendini yönetmiş sayılır. Bu, oyundur, kolaydır. Amerika bu demokrasiyi yayıyor işte. Biz demokrasinin kolayını seçtik, çok şeyler göreceğiz daha…” İsmail Hakkı TONGUÇ

   İnsan dünyaya varlık olarak gelir, Eğitimle insanlaşma sürecine girer. Ülkemizde insanlaşma süreci Köy Enstitüleriyle hız kazanmış doruğa çıkmıştır.

Köy Enstitülerinde demokratik eğitim ne idi, nasıl uygulanıyordu?

   Demokratik eğitim, Köy enstitülerinin yaşam biçiminden, çevre koşullarından, duyulan gereksinimlerden, sorunlarından, programların özelliğinden, iş alanlarından, yaşam amaçlarından doğmuş, bizzat yaşam biçimi içinde kazanılan eğitimdi.

   Köy Enstitülerinde laik, bilimsel ve demokratik eğitim; söz, öğüt, tanım, kuru bilgi olmaktan çıkmış, yaşama dönüşmüştür. Sözcüğün tam anlamıyla üretmede, tüketmede, çalışmada etik, özgürlük vardı. Disiplin amacıyla baskı yoktu. Her enstitü bir aileydi. Enstitünün her yapısı bu aile bireylerince yapılıyor, korunuyor, geliştiriliyor, işletiliyordu. Yeni enstitüler de diğer enstitülerden gelen öğrenci ekipleriyle birlikte imece usulüyle kuruluyordu.

 Enstitülerin tüm işlevi orada yaşayan ve çalışanların işbirliğiyle yönetiliyor, yürütülüyordu. Bütün işler öğrenci, öğretmen ve yöneticilerin işbirliğiyle yapılıyordu.

   Köy Enstitülerinde öğrenciler özgürlük, eşitlik, bağımsızlık ortamında kendi kendilerini yönetirler; Bir yandan da seçtikleri öğrenci ve kol başkanları yoluyla enstitünün tüm işlerinde görevler üstlenirler, gerektiğinde yönetime de katılırlardı. Örneğin; öğrenci başkanı ve başkan yardımcısı enstitünün tüm öğrencilerinin katılımı ile bir aylık süre için seçilirlerdi. Bunlar yemekhane, yatakhane, ahır, kümes, arılık, konuk ağırlama, spor ve temsil kolları vs. başkanlarını seçerek kabinelerini kurarlar ve öğrenciler tarafından hazırlanan tüzüklere göre bu koca işletmeyi yönetirlerdi.

   Öğrenci başkanı ve kol başkanları, sorumlulukları altındaki yerleri tüzüklerine uygun yönetirken geniş bir özgürlük içinde hareket ederlerdi. Öğrenci başkanı okulun tüm işlerinin iyi yürütülmesinden, kol başkanları da kendi kollarının işlerinden sorumlu olurlardı. Öğrenci başkanı öğrencileri ilgilendiren konularda öğretmenler kurulu toplantılarına katılırdı. Bu özgür örgütlenme yöntemiyle öğrenciler, öğretmenler tüm çalışanlar etkin bir biçimde yönetime katılmış oluyorlardı.

   Her hafta cumartesi günleri bayrak töreninden sonra haftalık nöbetçi sınıfının eleştiri, özeleştiri toplantıları yapılırdı. Bu toplantıda enstitünün bir haftalık tüm işleri konuşulurdu, hesaplaşılırdı. Enstitünün yöneticisinden, öğretmenine, aşçısına dek kimse bu eleştiri dışında kalmıyordu. Herkes kendi görüşünü açıklamada özgürdü.

   Bir ay sonraki toplantıda daha geniş bir hesaplaşma olurdu ve yeni öğrenci başkanı seçimi yapılırdı. Cumartesi toplantıları sonucu olarak enstitülerde otorite, disiplin, ceza gibi bir sorun çıkmazdı. Dersliklerde dersler, işliklerde işler böyle yürütülürdü.

   1943 yılına dek öğretim programı yoktu. Her enstitü kendi öğretim programını kendi yapardı. Ders programı, konuları, öğretmen, öğrenci, yönetici işbirliği ile tasarlanır, hazırlanır, işlenir ve değerlendirilirdi. Programlar koşullara ve gereksinimlere göre yarım gün, tam gün, haftalık ve aylık olarak yapılırdı. Kimi dersler ardı ardına bir kaç gün sürerdi. Hele iş mevsiminde tüm hafta sonları işe ayrılırdı.

     ENSTİTÜLERDE DAYAK, ŞİDDET, KÖTÜ SÖZ SÖYLEMEK YOKTU. KİŞİLİK EĞİTİMİ VARDI.

   Böylece Köy enstitülerinde sağlıklı eleştiri, özeleştiri anlayışı gelişiyordu. Eşitlik, özgürlük Köy enstitülerinin vazgeçilmez ilkelerindendi. Öğrenciler etki altında kalmadan hem kendilerini, hem enstitüyü yönetiyorlardı.

   Burada amaçlanan kökten kendi kendini yöneten bir toplum oluşturmaktı. Yukardan gelen emir, komutayla değil var olan durum ve koşullara, kurallara göre ne yapacağına kendi karar verebilen yetkin bireylerden oluşan bir toplum oluşturmaktı. Bu bilinçlenmiş halkın kendi kendini yönetmesi düşünün eyleme geçmesiydi. Sözümü İsmail Hakkı Tonguç’un bir sözüyle bitirmek istiyorum.’Kişilik eğitiminin temel direği DEMOKRATİK EĞİTİMDİR.’

Köy enstitülerinin kuruluşunun 79.yılında biz genç kuşaklar  Köy Enstitülülerin eğitim anlayışını, demokratik, özgür, bilimsel düşünce yapılarını, sanatın yaşamın en önemli olgusu olduğuna ilişkin kanılarını, onlardan örnek aldığımız dirençle savunmayı sürdürecek ve aydınlanma ışığını söndürmeyeceğiz. Kuruluşunun 79. Yıl dönümünde Köy Enstitülüleri, kurucularını, öğrencilerini, imecede yer alan tüm güzel insanları saygıyla selamlıyoruz. Tüm İmecede yer alan arkadaşlarımızı 17 Nisan 2019 saat :20.00 ‘de 15 Temmuz Anadolu Lisesi’ndeki ‘YÜCEL’İN ÇİÇEKLERİ film gösterimimiz ve MANDOS mandolin grubunun dinletisine davet ediyoruz.

Yayınlama: 17.04.2019
A+
A-
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.