Gülbeyaz Kanber Yazdı: Kadın Hakları İnsanlığın Hakkıdır

Gülbeyaz Kanber Yazdı: Kadın Hakları İnsanlığın Hakkıdır
Yayınlama: 07.12.2020
A+
A-

Kadınların gücünün toplumda farkına varılabilmesi için günümüzde hala kadınlar kadın hakları için mücadele vermektedirler. Kadın hakları konusunda ne kadarını başarabildik ve yapmamız gerekenler nelerdi? Kadın haklarının erkekler ile bağlantısı ne idi?  Kadınlar yüz yıllardır kadın hakları için mücadele etmekte ve hakları ve cinsiyet eşitliği ile ilgili akım devam etmekte ve dijital çağda sosyal medya ile tek bir kadının sesi olmaktan çıkmış ve bu ses binlerce kadının sesi olarak global bir ses olarak günümüzde yankı yapmaktadır.

Beyaz bir kadın uyanıp aynaya baktığında sadece bir kadın görmekte ancak siyahi bir kadın sabah uyandığında sadece siyah görmekte, ayrımcılığı  görmekte.” One child Nation” olarak bilinen Çin’de bir kadın olduğunuzu düşünün polisler tarafından kapınızı  her ay düzenli olarak çalıp çocuk sahibi oluncaya kadar takip edilmeniz ve doğum sonrası bir kliniğe götürülerek kısırlaştırılmanız, eğer gözden kaçırılıp ikinci bir bebeğe hamile kaldığınızda kaçıncı ayında olur iseniz Çinin patriatik bir toplum olmasından baskı ile bebeğin hayatına son verilmekte hatta öyle ki eğer bir kız çocuğu olarak doğmuş ve yaşıyor iseniz bir sepete konularak evinizin önüne konulup yetkililerin gelip alması yada insan ticareti yapan ve uluslar arası evlat edindirme ile ilgili görevli kişilerin sizi gelip almasını ve hayatınız boyunca biyolojik ailenizin ne size ulaşması nede sizin onlara ulaşmanız nerede ise imkansız. Bunların yanında hiç bir kız kardeşinizin, erkek kardeşinizin olmadığını düşünün. Nehir kenarlarına ” kız çocuğunuzu nehre atmayın” ilanları  görerek yaşam ve kadın haklarından söz etmeniz hemen hemen mümkün değil.Öyle ki ikinci bir çocuğunuz olduğunda suç olarak görülmekte idi.  Bu durumda olan binlerce kız çocukları hükümetimi yoksa annelerimi suçlamalılardı? 2015 yılında kadının biyolojisine aykırı yaşaması ve tek çocuk yasası sonlandırılarak değiştirilmişti.

        Bazı ülkelerde ise Futbol maçlarını sevmenize rağmen bir  kadın olarak   stadyuma gitmenize izin verilmemekte. Eğer bir kadın iseniz motosiklet kullanmanıza ve ehliyet almanıza izin verilmemekte sadece babanız, eşiniz yada erkek kardeşiniz sizi bir yerden bir yere götürebilir. Eğer bir kadın iseniz kadın olarak boşanma hakkınız yoktur. Bir kadın olarak sadece babanız ve eşinizin izin belgesi ile pasaport alabilir ve seyahat edebilirsiniz. Bazı ülkelerde avukat olabilirsiniz ancak bir kadın olarak yarım bir insan olarak görüldüğünüz için savcı olamazsınız. Güney Afrika’da bir kabilede dünyaya geldiğinizde siz sadece anne ve babanızın değil kabilenin çocuğu olarak dünyaya gelirsiniz ve kabile sizin adınıza karar verir. Bulgaristan’da ” Bride Market” adı ile bilinen markette bir eşya bir aksesuar gibi görülüp satın alınır veya alıcınızı beklersiniz. Bazı orta doğu ülkelerinde erken yaşta evlilikler gerçekleştiği için eğer eğitim almış bir kadın olarak yaşınız ileri ise çocuklu bir erkeğin ancak ikinci eşi olmaya layik görülürsünüz. Eğer evinizde eş adı altında hayatınızı paylaştığınız aile olduğunuzu düşündüğünüz bir terörist ile yaşıyor iseniz ayrılmak istediğinizde fiziksel ve duygusal şiddet gördüğünüz gibi öyle ki yaşama hakkınızda elinizden alınır. Kadınların yaşamış oldukların toplumlarda binlerce eşitsizliği ve hak ihlallerini halen günümüzde  kas çağından bilgi çağına geçtiğimiz dönemde görmek mümkün. Hayatın her yerinde bir kadın olarak evde, işte, yaşadığımız çevrede bir vatandaş olarak, siyasetin dışına itilerek karar verme yetkilerimiz elimizden alınarak  her yerde bir araya gelerek kadın haklarının çok uzağında yaşadığımız toplumlarda eğitim, siyasi ve politik ve çalışma, aile hayatı tüm dünyanın kadına ve çocuklara duygusal, fiziksel ve gelir eşitsizliği ile ekonomik uygulanan şiddetin gözler önüne getirildiği bu dönemde tüm kadınların görünmeyen hayatlarını ve görmezden gelinen bu alarm veren filmi ve görmek istemediğimiz kırmızı alarm çalan bu sahnelerini görmemiz gerekmekte. Erkeklerin kadına olan şiddeti ve gücünü onurlandıran ve erkek egolarının sadizme ve şiddete dönen toplum olmaktan çıkılmalı gelecek nesillerin bu tür yaşanan hak ihlalleri ile büyüyerek ve şahit olarak kadına şiddetin kabul edilebilir ve normal olduğu mesajları ile geleceğe hazırlanmamalıdır ve ” Gender Equity” olarak ifade edilen cinsiyet  eşitliği eğitimi okullarda eğitimler ile yaygınlaştırılmalı ve kültürümüz içinde yerleşmiş kullanılan dile dikkat edilerek eşit konuşma özgürlüğü sağlanarak hayatta  pembe ve maviyi ayırt etmeksizin düşünce ve davranış modelleri eğitim ile kazandırılmalıdır. Erkeklerin kadınlar ile bir arada yaşayabilmesi için erkek eğitimlerine önem vererek eşit bir toplum oluşturmanın temelini atmamız gerekmekte. Dr. Maria Montessori toplumu ve insanlığı reform etmek için hayatın başlangıcı olan çocukları erken yaşta eşit bir toplumun oluşabilmesi için feminizmi eğitim sistemine koymuştur. 20’ci yüzyılda yaşadığı dönemde tarihte feminist  düşüncelerini sistemin içerisine koymuştur. Feminizm Dr. Montessori için önemli bir yer almakta idi ve düşünceleri ile kadın ve insan haklarına destek vermiştir. Dr. Montessori erkekler ile kendini her zaman eşit gördü ve bir bilim kadını olarak sadece İtalya’ya değil tüm dünyaya mesaj vermiştir. Kendisini hiç bir zaman bir erkeğin eşi olmayı bir kader olarak görmemiştir. Dr. Maria Montessori önce mühendislik daha sonra tıp eğitimi alarak İtalya ve Avrupa’nın ilk kadın doktoru oldu.Dr. Montessori dünyanın değişmesinin gerekli olduğunu ve bu reformların çocuklar ile mümkün olacağına inanmıştır ve bu sebepten dolayı ” Casa Dei Bambini” dediğimiz çocuk evi anlamına gelen okulunu açmıştır. Kadınları  ev ortamından çıkarıp güvenli olarak çalışıp çocuklarını bırakabilecekleri çalışabilecekleri alanı oluşturmuştur. Oluşturmuş olduğu pedagojide hiç bir zaman kız ve erkek olarak ayrım yapmamış ve yazmış olduğu kitaplarında çocuk olarak hitap etmiştir. Çocukları kız erkek olarak değil bir bütün olarak insan olarak görüp erken yaşta insanlık için daha iyi bir geleceği inşa etmiş ve pedagojisinde sosyal adaletin temelini, özgürlüğü ve eşitliği koymuştur. Avrupa’da Berlin’de 1898 yılında davet alıp ilk kadın hakları ve çocuk haklarında konuşma yapmıştır. Atatürk’ün öncülüğünde dünya ülkelerinde 5 Aralık 1934 yılında Türk  kadınına “Seçme ve Seçilme Hakkı” tanındı. Kadınlara tamamen saygı duyuluncaya ve kadın haklarını ve insan hakları korununcaya kadar onurlarını kazanmaları mümkün değildir. Uygarlığın geliştiğini görmek istiyor isek kadınlarının hayatına bakmamız sanıyorum yeterli olacaktır.

Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.