Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Gülnur İspir Yazdı: Akıbetimiz İyiliğe Emanet

İki hafta önce bir

İki hafta önce bir sabah saat 07.30 da Can dostum beni arıyor. Sabahın o saatinde aramasına şaşırarak açtığım telefondaki ses ağlamaktan konuşamıyordu. ‘Askerlerimizi şehit etmişler,öyle üzgünüm ki nefes alamıyorum savaş çıkacak ‘ diyordu. ‘Dur bi sakin ol ne oldu? ‘diye sordum.
‘Sen haber izlemezsin dün gece askerimize saldırdılar, kesin savaş çıkacak, görüntüleri hatırladıkça nefes alamıyorum, evde yiyecek hiç bir şey yok, gidip alışveriş yapacağım işe gitmeden, sen de al bir şeyler’ dedi. Teşekkür edip kapattım.

Yine bundan birkaç hafta önce başka bir arkadaşım, ‘Deprem olmuş Elazığ’ da bir sürü insan ölmüş, Ülke sallanıyor başımızda felaket dolanıyor, şimdi her şey karaborsaya düşer gidip bir şeyler alayım mutfak dolu olsun, sende al bak bir şeycik bulamazsın raflarda’ dedi. Ben yine teşekkür edip kapattım.

Bu hafta yine başka bir felaket tellalı arkadaşım ‘ Korona mıdır morona mıdır nedir her yere yayılıyormuş, aman dikkat et, alışveriş yap, bırak kooperatife falan gitme, kuru gıda al, kuru gıda’ diye sıkı sıkı tembihledi beni. Vahşi kapitalizmin tüketim çağrısına uymam konusunda ki ısrarları kulak arkası ettim tabi ki.

Toplu bir yok oluş hezeyanı içindeki toplumun gidiş yönüne bakmakla yetindim.En ilginci bireyler kendilerini ‘ ÖLÜM ‘ kavramının dışında tutuyor oluşları. Bugün geldiğimiz nokta da, insanlar rafları boşaltıyor, ne olduklarını anlamadıkları bir rüzgarla neredeyse her hafta savruluyorlar. FELAKETLERİN ardı arkası kesilmiyor.İki ay önce toplumu kabusa sürükleyen felaket neydi Hatırlamıyorum şuan. O kadar çok felaket senaryosu var ki bizlerin hayatında.

Mutluluk karaborsaya düşmüş halde. Fakat onca acının, mücadelenin, yarını bilememezliğin içinde gerçekten sıranın bize de gelebileceğini düşünenimiz var mı? Biz hep dışında mıyız çemberin? Peki ya ölecek olan biz isek ; Elbette asla hiç kimse ölmesin fakat ya öyle ise sıra bize gelmişse? Ne yaptık ÖLÜM için? Mutfağa kuru gıda stoklamaktan başka. Herkesin örnek alacağı bir yaşamımız oldu mu, geride kalanlar için yerimiz doldurulamaz mı, hiç sevmediğimiz haksız birini sadece insan olduğu için affettik mi, festival miydi hayatımız yoksa hep mi başkaları suçluydu?

Son günlerde en sevdiğim şarkı Rahmetli Cem Karaca’ nın ( Deniz üstü köpürür) adlı parçası, ömrümün en kıymetli kişilerinden birinin yeniden hatırlamamı sağladığı o eşsiz parça ( ECEL GELDİ ERKENDEN ) diyor. Göz yaşlarımı tutamayarak dinliyorum. Her yaş gençtir aslında ÖLÜM için.Kaçış yok eninde sonunda girecek kolumuza bizi bu Dünyaya bırakan. Helalleşmek lazım hayatla. Güzel yaşam denilen…Ağaçtaki limon güzel, Erik çiçekleri güzel, sevgiyle bakan gözleri seyretmek güzel, Deniz güzel, öfkeyle kabaran bir ruhun sakinleşmesini izlemek güzel. Her şeyiyle güzel hayat… Kendimizi her şeyin içine iteklemeyi bıraksak, tüm iyi kötü olayları kendi varlığımızla bağdaştırmaya bir anlık ara verip seyretsek hayatı.Dinlesek,koklasak, hissetsek? Mümkün değil mi? Çok iş var, birçok rekabet edilecek kimse var, düşman var, dost var, ödemeler var, el gün var, varda var hep bir yük var altında ezildiğimiz. Bir nefes alalım hadi, affedemeyeceklerimizi affetmeyi deneyelim, marketten kuru gıda değil hayattan sevgiyi alalım. Getirirken sormayan götürürken hiç sormaz. Gideceksek de kalacaksak da lütfen hep sevgide iyilik de kalalım.Meydan okuyalım içimizde ki duygulara, her sabah daha iyi,daha affetmiş, daha faydalı biri olmaya uyanalım.İyilik festivali olsun kalan ömrümüz. Stres bağışıklık sisteminin düşmanıdır. Zayıf bir bağışıklık sistemi, en büyük düşmanımızdır. Oysa ki sevginin yuva kurduğu huzurun salıncakta sallandığı, samimiyetin önce kendi kendine katıksız olduğu kalp hep güvendedir. Anda kalın.Sevgide kalın…