Geçen temmuz ayındaki köşe yazımda AK Parti’nin iç politikadaki yanlışlarına dikkat çekmiş, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı dil yerine kucaklayıcı olmaları gerektiğine vurgu yaptıktan sonra Suriye meselesine değinmiş ve şu ifadeleri kullanmıştım: ‘’S 400’ler, Doğu Akdeniz’de doğalgaz aranması, Kıbrıs meselesi, AB yaptırımlarına ve ABD emperyalizminin Türkiye’yi bölme ve ekonomik olarak çökertme planlarına karşı çıkılması gibi konularda AK Parti iktidarı doğru bir çizgi izliyor. Herkes bugün, bu konularda AK Parti iktidarının yanında olmak ve Sayın Cumhurbaşkanı’nı ve yürütülen politikayı desteklemek zorundadır. Unutmayalım, 15 Temmuz hain kalkışması, sadece paralel yapı veya cemaat işi denilerek dar bir çerçeve ile sınırlandırılamaz… Kalkışmanın altında silah, ilaç, GDO ve bilişim kartellerine pazar açmak için körüklenen Arap Baharı ayaklanmalarının planlayıcısı ve kışkırtıcısı ABD ile 100 yıl önceki Sevr dayatmasıyla bölgeye Kürt Devleti harcını atan İngiliz ve Fransız ajanlarının payı vardır. Bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’ta haklarımızı korumak için attığı adımları engellemeye çalışanlar, işte bu ana emperyal güç ile diğer kemik yalayıcılarıdır.’’ ifadelerini kullanmıştım.
Bu cümlelerin üzerinden daha 3 ay geçmeden Fırat Nehri’nin doğusunda Barış Pınarı operasyonu başlatıldı… Rasulayn ve Tel Abyad ilçeleri ile 60 civarında köy, kısa sürede terör unsurlarından temizlendi.
İşin güzel yönü birkaç hain ve malum parti dışında 80 milyonun tek yürek olarak bu milli davaya ve harekata destek vermesi oldu.
GELİŞMELERİN BÖLGESEL YÖNÜ
Şimdi herkes tarafından bilinen bu tarafı bir yana bırakarak konunun bölgesel boyutuna bakalım.
Dünyada ve ülkemizde etkisini sürdüren ekonomik krize bağlı olarak ihracatımızda önemli düşüş var. Aydın ve Denizli de bundan etkilendi ve düşüş rakamları son verilere yansıdı. Barış Pınarı öncesinin rakamları, harekat sonrasında koparılan boykot ve ambargo yaygaralarının etkisiyle, önümüzdeki süreçte biraz daha aşağıya sarkabilir.
Tabi burada Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur gibi şovenist bir ifade kullanmayacağım ama ayakta durmaları ihracata bağlı olan sanayicilerimizin dikkatli olmalarında fayda gördüğümü belirtmeliyim.
Ekim 2019’daki hava, dünya ekonomisine yön veren tröstlerin, kartellerin, kısaca emperyal güçlerin iştahlarını kabarttıkça kabartacak ölçüde bulanıktır. Emperyalist güçler için insanların dininin, dilinin, renginin hiç ama hiç önemi yoktur. Onların dini de dili de paradır… Bu nedenle gri havalar tam onlara göredir…
Türkiye’de dolar yükseldikçe tekstilcinin, madencinin daha fazla kazandığını düşünürsünüz ama bu güçler anında ithalat fiyatlarını aşağıya çekerler… Ya da döviz kurunu daha aşağıda sabitleyip keseri daima kendilerinden yana yontarlar. Çünkü ana hedefleri daha çok kazanmaktır….
Şu anki hava onların beklentilerine uygundur…
PAZARIN ÇEŞİTLENDİRİLMESİ ŞART
Bu açıdan sanayicilerimizin çok dikkatli olması, dövizle borçlanmadan uzak durması, alacakla borç ödenmez atasözüne sadık kalması, ihracatını tek ülkeye, özellikle de ‘yaptırım’ sakızı çiğneyen ABD’ye bağlamaması, pazarını çeşitlendirmesi ve milli para ile ticaret imkanlarını zorlaması gerekmektedir.
Özellikle ihracatları Amerika ağırlıklı olan tekstilcilerimiz, mermercilerimiz, demir-çelik üreticilerimiz, kablocularımız, tarım ürünü ihracatçılarımız, unutmayın; ‘Ayıdan post, Amerika’dan dost olmaz’ denir ama gerektiğinde ayıdan da post olur ama Amerika’dan asla dost olmaz…
Haklısınızda bu şartlarda halkı akp ye katılmaya davet eden adamın samimiyetine nasıl inanacaz ,bir türlü halkın cumhurbaşkanı olamadı , vizyonu dar biri 1962 de yeni bir dünya kurulur türkiye orada yerini alır dediğinde ismet paşa bu zat kısa pantolonla geziyordu, akp nin enaz %50 si rte nin ğolitikasını onaylamıyor amacı gürültü ilr seçime gitmek