Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Zehra Başkaya Çavdar

Zehra Başkaya Çavdar yazdı: Tarhana Zamanı Geldi

Tarhana zamanı geldi, vaktini geçirmeden yapmak lazım.

Domatesler tam kıvamındayken, koyunların sütü en yağlı dönemindeyken, sıcaklar tenimizi de toprağı da yakarken çok beklemeden tarhanaları yapmak lazım.

Hayat devam ediyor.

Bir yandan; toprağa sıkı sıkı tutunmamızı sağlayan o güzelim ağaçlar cayır cayır, çığlık çığlığa yanarken; dallarında kuşlar, eteklerinde sincaplar kaçışmaya çalışırken, hayat devam ediyor.

Öbür tarafta; yaşam kaynağımız olan su, yaşamları önüne katıp, sürükleyip götürürken, hayat devam ediyor.

Bir başka yönde; olmazsa olamayacağımız güneş topraklarımızı kavururken, bir damla su için karıncalarla birlik olan bitki kökleri çaresizce bekleşirken biz yaşamaya devam ediyoruz. 

Devam etmeliyiz de. Ne demiş büyük şair Nazım Hikmet “Yaşamaya Dair” şiirinde:

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı ,

Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

Yaşamak, yani ağır bastığından.  

İşte tam da bu yüzden , tarhana yapmaya devam ediyoruz. Hatta salça, reçel, konserve de yapacağız. “Dünyanın sonu geliyor” diye değil, yaşamaya devam etmek için, umudumuz olduğu için.

Medyadan pek çok haber alıyoruz. Büyük bir çoğunluğu umutsuz ve olumsuz olan haberler.

Güzel gezegenimize kötü davrandığımız ve onun da kendini korumaya çalıştığı gerçeği yanında, durumumuzu olduğundan daha fazla dramatikleştirmeye gerek yok.  Gerçeğin farkında olmak ve çözüm üretmek durumundayız.

Daha fazla zarar vermeden; doğaya, bitkilere, hayvanlara ve hatta insanlara,  şifa olmanın yolunu bulmamız gerekiyor.

Ne mi yapacağız?

O kadar çok ki yapabileceklerimiz:

Öncelikle elimizdeki o plastik şişeyi ve poşeti sokağa atmayacağız. Hatta plastik ürün kullanmamanın yollarını bulacağız. Dedem cebinde hep file taşırdı, ben de kumaş bir çanta taşıyorum.

Balkonumuza çiçek dikeceğiz, bahçemize ağaç.

Arıları böcekleri öldürmek yerine, yaşam alanlarımızı buna göre düzenleyeceğiz. Örneğin ben; Kahvaltı sırasında balkona gelip bize fırsat vermeyen arılar için tavada azıcık yumurta bırakıp masamızın ilerisine koyuyorum. Bütün arılar oraya toplanıp ihtiyaçlarını karşılıyor, biz de rahatça kahvaltı yapıyoruz.

Politikacıların, sermaye sahiplerinin ağacımızı kesmesine, suyumuzu çalmasına izin vermeyeceğiz. İnsan, siyasetten de paradan da güçlüdür. Bizi aciz ve çaresiz bırakmalarına göz yumamayız.

Bu topraklar da, bu ağaçlar da bizim. Hayır, bizim değil, yerkürenin. Bizler kullanıcılarız. Dedelerimizin olduğu ve torunlarımızın da olacağı gibi. Bize verilen emanete ihanet edemeyiz.

Şefkati unutmayacağız. Acımak değil söz ettiğim, şefkat duymak. Çocuğumuzu sever gibi, anne babamızı sever gibi, kendimizi sever gibi sevelim sokakta karşılaştığımız kediyi de, insanı da. Böylece yardım etmiş oluruz yerkürenin kendini iyileştirmesine. 

“Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de başkasına yapma.”

Bu olsun hayata bakışımız.

Ve evet tarhana yapacağız. Tarif isteyen varsa anneannemin müthiş tarhanasının tarifini verebilirim. Çal tarhanasının.

Umut gönlümüzde olduğu sürece her ağaç yeşermeye, her kalp atmaya devam eder.  Sadece biraz gayret.

Not: Çal’lılardan bir rica: Ne yazık ki anneannemin sergi çorbası tarhanasının tarifini bulamıyorum. Yani “pişmiş tarhana”. Bilen varsa bana yazabilir mi?

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER