Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Muammer Enginsu yazdı: Uçuşan Armoniler

Bundan yaklaşık 10 yıl

Bundan yaklaşık 10 yıl önceydi. Bir şekilde telefonuna ulaşıp aramıştım. Telefonu açtı. Sakin, samimi bir sesle beni kabul etti. Albümde onla çalışmak istiyordum. Hayran olduğum bestelerin dev aranjörüydü.  Zülfü Livaneli şarkılarını yaptığı düzenlemelerle bir tık yukarı taşıyan armonik numaraların tek sahibi deniyor ona ekşi sözlükte. Büyük müzik adamı Ferhat Lıvaneli’den bahsediyorum. Görüştük ofisinde. Yazdığım şiirlere baktı ve yaptığım bestelere. Söz, müzik kimin dedi. Bana ait dedim. Çok güzel çok sağlam eserler birlikte çalışabiliriz dedi. Herkesle çalışmaz her şeyi kabul etmezdi. Ancak kısmet olmamıştı.

****** 

  Geçen gün onu konserde yakalama fırsatı buldum. Livaneli Orkestrasının Bakırköy konseriydi. Konser sonrası bir çocuk kadar şen ve heyecanlıydı. Enerjisi bir o kadarda yüksek. Mükemmel bir konserdi. Her detayını düşündüğü kesindi. Buraya kadar her şey normal ve okuyucuya da sıkıcı bir disiplin olarak görünebilir. Asıl macera şimdi.

******
  Yanına gittim konser sonrası. Elimde kamera falan.  İsmimi söyledim. Nasıl bir hafıza varsa 10 yıl öncesinden sadece tanışıklığının olduğu birini şak diye hatırladı.


-Ferhat hocam ben müzik ve sanat üzerine bir köşe yazıyorum. Sizinle  röportaj ve program  yapabilir miyiz ? Dedim.

  Hemen kabul etti. Üstadım işi bir yokuşa sür önce değil mi? Bir mızmızlan. Hım de, kem de küm de. Bakalım falan filan de salla. Yok. Aksine sende telefonum var mı vereyim ara demeler falan. Tövbe billah. Pazartesi arayacağımı söyledim. Hale bak ki sanki ben ona randevu veriyorum. Büyük pişkinlik benimki.  Aradım işin içeriğinden bahsettim. Bir de haftanın sadece şu günleri müsaidim diye cüretkârlığın tepe noktasına ulaştım. Bana o günlerden birine randevu verdi.20 dakika önce ofis olarak da kullandığı Artlife müzik merkezindeydim.

****** 

 Kapıyı çaldım. Kendi açtı. Ne bir hizmetli ne bir yardımcı. Kardeşim sen koskoca Ferhat Livaneli’sin kapıyı açmalar da nedir? Bas düğmeye açılsın. Yok gelmiş beni karşılıyor. Sarılma ve sıcak samimi karşılaması da cabası. Derken röportajı yapacağımız salona geçtik. Yeni dersten çıkmıştı. Bir kahve çay bir şey içelim mi? Sonrasında başlarız, ne içmek istersin? Getireyim dedi. İyice afalladım. Kahveyi tercih ettim. Kendi eliyle yaptı getirdi. Bir bardak da su isteyip temelli yüzsüzlüğün dibini göstermiş oldum. Getirdi. Şeker kullanıp kullanmadığımı sordu. Yahu insanda biraz sanatçı kibri olur, sanatçı kaprisi olur ne bileyim şöyle böbürlenmesi, alçak dağları ben yarattım edaları, burnundan kıl aldırmama vaziyetleri, Pinokyo’dan daha fazla büyümüş olan bir burun olur mesela. Tepeden bakar insan biraz. Şöyle karşısındakini ezim ezim ezer dimi ama. Sanat denilen olgunun yüceliğine kendini emekçi mi yapar insan? O sanatı ben yarattım yüce olan benim diye kasım kasım kasınmak senin de hakkın değil mi?

******

  Yedi tane enstrümantal albüm, bir valiz dolusu ödül. İçinde altın plak, yılın albümü ödülü, en iyi film, dizi müzikleri. Başta Zülfü Livaneli, Arif Sağ, Selda Bağcan, Edip Akbayram gibi en baba sanatçıların yönetmenliği, aranjesine rağmen sanki yolda simit satan adamın mütevazılığını takınmak da nedir ? Hey kudret sahibi Mevlam koru aklımı. Yurt dışında olsak en az beş kişiyi geçmem gerekirdi onla görüşmem için. Tabii ki o da olabilirse. Hayır, benim dünyamı niye ters yüz ediyorsun dimi ama? Beklentim var benim bu yönde belki de? Niye düşünce dünyamı karıştırıyorsunuz? Yazık değil mi bana da? Sıradan bir uvertür şarkıcı bile sizden daha kaprisliyken sizdeki bu olgunlukla hemhal olmuş insan tevazusu da nedir böyle? Çok sinirliyim çok…

******
  Konuştuk uzun uzun. Ben sordum o yanıtladı. Hiç bir soruya kayıtsız kalmadı. Zülfü Livaneli şarkılarının, filmlerinin arkasındaki müzikal deha,  Zülfü Livaneli  sahnesindeki sevimli gitarist, orkestra şefi bu koca yürekli insan ile birlikte iki saat geçirdim. Yetinmedim cüretkârlıkta. Beraber iki de Zülfü bestesi söyledik. Yiğidim Aslanım dedik, Salkım Söğüt dedik. Güldük , eğlendik, hoşça sohbet ettik. Program video kaydının tamamını aşağıdaki linkte bulacaksınız. Anadolu’dan kapılarını dünyaya açmış ve evrenselliği yakalamış bu güzel insanla inanılmaz keyifli bir sohbet yaptık. İzlemenizi öneririm. Çıkarken sarlaştık. Asansörün kapısına kadar uğurladı.

******
  Olgun insanlar taneye dönüşmüş başaklar gibidir. Yükleri arttıkça boyunları eğilir. İşte bu ders niteliğindeki, kalbi bütün insanlığı, bütün canlıları içine alacak kadar büyük insanla sizleri baş başa bırakıyorum.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı KARiKATuR.jpg


******
  Onun popülizme asla teslim olmadan yaptığı işlerin alnında “DURU”yazıyor. Bu duru ırmaktan ben de bir yudum içtim. Bahtiyarım.

Dipçe: İstek ve önerililerinizi bana e-posta adresinden iletebilirsiniz.

Youtube Kanalı: Muammer Enginsu TV

İnstagram,Facebook,Twitter: Muammer Enginsu

Karikatür: Sadık Poyraz

heryerdemuzikvar@hotmail.com