Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Zeki Güven Yazdı: A- Sosyal Çocuklar

Merhaba,             Çocuk dediğimizde

Merhaba,

            Çocuk dediğimizde ilk aklımıza gelen, hata yapmaya müsait, hayatı yeni öğrenen, 80-140 cm boy aralığında olan, sevimli, oyun meraklısı, bazen yaramaz, bebeklik ve ergenlik dönemleri arasındaki insana diyoruz. Çocukluk dönemleri hayatımızın en önemli dönemleridir. Tüm yaşamımızın temeli bu dönemde atılır. Yani hayatımızın yolculuk haritasını bu dönemde çizer ve yol alırız. Bu sırada aile ve çevrenin rolü büyüktür. Bu dönemde sosyalleşir ve bilgi dağarcığımıza sürekli yeni şeyler ekleriz.

Bir kişinin içinde yaşadığı toplumun bir parçası olmasına ve bu toplumla hareket etmesine sosyalleşme denilmekte. Bu sosyalleşme çocukluktan başlar. Sosyalleşmek için diğer insanlarla birlikte ortak bir yaşam sürdürmek, gelenek, görenek ve kültürüyle uyum içinde olmak gerekir. Bunun için sosyal ortamlar ve sosyalleşme araçlarına ihtiyaç vardır. Geçmişe baktığımız zaman çocuklukta sosyalleşmek için oyun alanları, sosyal ortamlar sosyalleşme araçları olarak görünüyor. Günümüzde ise teknolojik ürünler sosyal ortamı, uygulamalarda sosyalleşme aracını temsil ediyor. Tüm dünyayı saran covid-19 pandemisi bu sürece destek vermiştir. Tüm çocuklar eğitim kurumlarına gidememiş, sınırlamalar doğrultusunda sokağa da çıkamamıştır. Peki ne yapacaklar? Çocuklarımız sosyalleşme içindeyken nasıl oluyor da asosyal oluyor?

            Geçmişte de çocuklar asosyal olabiliyordu. Bu asosyalliğin altında yatan asıl sebep özgüven eksikliğidir. Çocuğun kendisiyle ilgili güvensizlik duygusu onun diğer arkadaşlarıyla bağ kurmasını ve iletişime geçmesini engeller. Bu çocukta utanma duygusunu geliştirir. Utangaç çocuk kendini sosyal ortamda gergin ve rahatsız hisseder. Tepkisi suskun ve temkinli olur. İletişim kurmak ister, ancak cesaret edemez. Utangaçlık yeni bir ortama karşı doğal bir davranıştır ve çocuk yeni tanıştığına temkinli yaklaşarak kendini korur. Böyle çocuklarda içine kapanma, az konuşma ve asosyallik söz konusudur.

            Günümüze baktığımızda çocuklarda sosyallik içinde asosyallik durumu ortaya çıkmakta. İletişim araçları olan akıllı telefonlar, tabletler ve bilgisayarlarla hiç olmadığından daha fazla arkadaşa ve çevreye sahipken tüm çocuklar kendini yalnız hissetmekte. Artık yeni nesil çocukların sosyal alanları teknolojik ürünler ve sosyalleşme araçları da kullandıkları uygulamalar. Bu uygulamalar sosyal medya ağı denilen dijital bir ortamda bulunmakta. Çocuklar çeşitli uygulamalarla bu ağ içerisinde sohbet, paylaşım ve iletişim içinde olmaktalar. İzlediğim bir belgeselde bu sosyal medya devleri sadece çocukları değil aslında hepimizi hedef almış durumda. Kendimize bakalım, telefon diye taşıdığımız cihazları elimizden hiç düşürmüyoruz ve amacının dışında kullanıyoruz. Bunun adı cep telefonu değil, sosyal kelepçe.

            Ama kimse bu kelepçeyi kabul etmiyor. Herkesin kendine has gerekçeleri var. Çocukların bu tür cihazlarla sosyalleşme adı altında zaman geçirmeleri, onları teknolojik ürünlere karşı bağımlı hale getirmekte. Uygulamalar içindeki her türlü görseller çocukların ilgisini çekmekte ve onlara renkli bir dünya sunmakta. Bir çok uzman bu durumu asosyallik olarak tanımlamakta.

Uzmanlar yaptıkları araştırmalara göre, asosyalliğe eğilim gösteren çocukların ciddi bir hastalıkla karşı karşıya olduğunu belirtmiştir. Bu hastalığın adı hikikomori hastalığıdır. Hikikomori hastalığı Japonca bir kelime olup; dilimizde ‘‘elini ayağını çekmek’’ anlamını taşımaktadır. Bu terim Japonya’da 21.yüzyılın hastalığı olarak tanımlanıyor. Bu hastalığı biraz açacak olursak, temelinde teknolojik ürünlerle başlayan bağımlılık, kendini sosyal çevreye kapatması, tüm gününü odasında geçirmesi, hatta temel ihtiyaçlarını bile odasında karşılamasını sağlıyor. Bu sorunu hastalık olarak görmesek de çok sayıda hastalığın sebebi olabilir. Çocukta sinirsel, ruhsal hastalıklar, obezite, mide rahatsızlıkları, bağırsak sorunları meydana gelebilir.

            Hepimiz hatırlarız, çocukken sokaklarda, parklarda ve bahçelerde oyun oynardık. Mahalle kültürü diye bir şey vardı. Herkes birbirini tanır ve korurdu. Şimdi ise 500 metrekarelik alan içine yerleştirilmiş onlarca katlı binaların küçücük bahçeleri, sadece görüntü için var. Ayrıca dışarısı hiçte güvenilir değil. Bu durumda çocuk ya AVM’lerin oyun alanlarında ya da okulların bahçelerinde bu imkanı bulmaya çalışıyor. Ailelerde çocuk evden çıkmasın diye onları teknolojik ürünlerin içine bırakıyor.

            Asosyallikten çocuklarımızı kurtarmak için, teknolojik ürünleri hayatlarından çıkarmak doğru değil. Çocuklarınızla birlikte kaliteli zaman geçirin. Sohbet edin, yemek yapın, temizlik yapın, doğaya çıkın, sokak hayvanlarını sevin vb. Onların nefes almasını sağlayın. Nefes en hızlı şifa tekniğidir. Orijinal Yoga Sisteminde bulunan nefes teknikleriyle çocuklarımız, doğru nefes alarak daha sağlıklı düşünmeyi, dikkatini toparlamayı, kendini keşfetmeyi, denge kurmayı, çevreyi ve doğayı öğrenir. Çocukların anlayacağı bir dille takdim edildiğinde yoga, onların telaşlı bir dünyada yaşadıkları baskılarla daha kolay başa çıkmalarında yardımcı olur. Fiziksel olarak yoga onların esnekliğini, koordinasyonunu ve bedenlerini tanımalarını sağlar. Ayrıca konsantrasyon ve sükûnet duyguları ile gevşemeleri gelişir. Yoga yaparak çocuklar hem egzersiz yaparlar, oynarlar ve kendi iç dünyaları ile bağlantı kurarlar, hem de onları çevreleyen doğal dünya ile yakın bir ilişki geliştirirler. Yoga bütün çocuklarda var olan o harika iç ışığı yüzeye çıkarır. Bugün çocuğunuzla yoga yapmaya ne dersiniz?

Sevgilerimle…

Yoga Academy Denizli – 0505 445 2337 – 0 505 629 0526

Yazan: Zeki GÜVEN – Yoga Antrenörü