Ana Sayfa Arama Galeri Video
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muammer Enginsu

Türkülerin Papatyası – DR.SEVİLAY GÖK

Mevsim kış, aylardan Şubat. Antalya’da bir bahar havası. Dağlarında kar öbekleri varken denizin davetkârlığına kanmak an meselesi. Arada bir yağmur yağmasa neredeyse tropikal bir iklime sahip olan Antalya’da kış hiç hatırlanmayacak gibi.

  Üniversite kapısından içeri süzülüyorum. Karşımda beni bekleyen bir çift gülümseyen göz. Yerinden kalkıp bana doğru yürüyor. Akdeniz Üniversitesi Antalya Devlet Konservatuarı Türk Müziği Bölümü Başkanı Doçent Doktor Sevilay Gök.

  Yıllar önce ortaokul anılarım arasında aklımdan hiç çıkmayan bir öğretmen nasihati taşırım. Demişti ki sevgili hocam; ‘’Bir insanın karakteri elinizi sıkışından belli olur. Kişilikli bir insan sımsıkı kavrayacaktır sizi’’. İlk anda hissettiğim tamda buydu. Sıcak, samimi, kişilikli bir müzisyen ve hoca ile karşılaşmış olmak beni son derece mutlu etmişti. Türk kahvesi ve çay eşliğinde samimi bir sohbetin ardından programı nasıl çekeceğimizin detaylarını konuştuk. Programı planlarken, ben bir yandan  onun hayatından kesitler nakşediyordum hafızama. Detaylardan kanaviçe yapmak benim işim nede olsa. Ben bu kanaviçenin desenlerini, renklerini, ruhunu tasarlarken iki gün sonra kulağında oyalı papatya küpeleriyle çıkageldi sevgili Sevilay Gök. Bir insan küçücük bir obje ile kendini bu kadar iyi anlatabilirdi doğrusu. Abartısız ama son derece şık, gösterişten uzak ve bir o kadar da zarif bir sadelikle süslemişti kendini. Hayatındaki anlam derinliğini arttırmaya çalışan insanların ruhlarının ortak bir özelliği vardır. Kendini gerçekleştirme ve var etme çabası. İnsan bir kez bu yola çıktımı artık geri dönüşü yoktur. İşte bu yola çıkanların yol arkadaşı olmaktan son derece keyif alacağı bir insanı anlatmaya çalışacağım size bu gün.

  Küçük yaşta kocaman bir yürekle türkülerin yoluna revan olan Sevilay Gök babasının işi nedeniyle Aydın Söke’den Adana’ya uzanan bir hayat yolculuğu içinde büyümüş. ‘’Türküleri çok sevdim çünkü babam da çok seviyordu’’cümlesi aslında onun köklerine ve kendi ulusunun temel değerlerine ne kadar bağlı, ilkeleri olan bir aileden geldiğinin nişanesi aynı zamanda. Ayrıca odasındaki oturduğu koltuğuna sarılı olan ‘’Yörük Kızı’’ yazılı Yörük yağlığı da başka bir iz ve simge benim benim için. Ben yağlığı çekmeye çalışırken narin ince parmaklarıyla okşar gibi özenle düzeltmeye çalışması ise kendini nereye ne denli ait hissettiğinin göstergesi elbette. Dedektif gibi her bir detayı biriktiriyorum. Başka neler var acaba…

  Sevilay Gök çocukluk ve gençlik yıllarını anarken günde 8 saat bağlama çalışıyordum diye anlatıyor. Bir çalgı aleti bir ömür demektir nede olsa. Onun türkülere ve bağlamaya olan aşkını çalıp söylerken yüzünden ve bedeninden yansıyan tavırdan rahatlıkla anlayabilirsiniz. Yöre tezenelerini ustalıkla kullanan kadın icracılar arasından-ki az sayıda var- dikkatimi çeken en önemli tarafı ise icrasının abartıdan uzak, sade, dingin ve duygu dolu olması idi. Tıpkı kulağındaki oyalı papatya küpeleri gibi…

  Önce Adana Belediye Konservatuarı ardından Konya Üniversitesi Müzik Öğretmenliği bölümünü bitirirken de akademik hayatının bu günlerinin planlamasını çoktan yapmış  Sevilay Gök. Onun genç yaşında bir bölümün bölüm başkanlığını üstlenmesi hedefine ne kadar kilitlendiğinin resmi aslında. Bu azim, ince narin parmaklarının kıvrımlarında ve bazı türkülerde çatılan kaşının orta yerindeki keskin izin derinliğinde saklı.

  Elbette hayat acı ve tatlı deneyimlerle onu da sınamış olmalı. Ancak dışarıya hiç de yansımıyor bu doğrusu. Güler yüzlü, nazik ve zarif kimliğinin yanında bir anne olarak gerektiğinde yırtıcı bir kuşa da dönüşebilir gibi geliyor bana.

  İlk klibi, sözü ve müziği kendisine ait bir beste çalışması olan ¨’’Yiğit Efe’’ ile karşımıza çıkan Sevilay Gök’ün zulasında daha demlenmeyi bekleyen pek çok melodi var. Türk müziği bölüm başkanlığı, hocalık, beste çalışmaları, TRT Antalya radyosu programı gibi müziğin pek çok alanında karşımıza çıkan Sevilay hocanın en dikkatimi çeken taraflarından biri köy köy gezerek yaptığı saha çalışmaları. Torosların saklı kuytu köşelerinden derlediği bahar çiçekleri gibi baygın kokulu o güzelim halk melodileri ile zenginleşiyor ruhu ve tezenesi. Sonra da o ruh, yanağını usulca okşayan bir papatyaya dönüşüyor elbette.

  Sevilay Gök ile çalıp söylediğimiz türküleri izlerken türkü paylaşmanın keyfinin ekrana da yansımış olması beni çok mutlu etti. Gerek müziğe olan akademik yaklaşımı gerek duru icrası ve söyleyişi ile sizi de bir yerden yakalayacak diye düşünüyorum.

  Antalya’dan ayrılıp Toros Dağları’nın o güzelim manzaralarının arasından Muğla’ya doğru yola çıktığımda yol boyunca çektiğimiz programın kayıtlarını dinledim. Yaklaşık 400 kilometre yolun nasıl bittiğini anlamadım doğrusu. Doğduğum köye vardığımda bahar çoktan yüzünü göstermiş ve her yanı uçsuz bucaksız papatyalar sarmıştı. Gülümsedim ve ona bir isim buldum. Türkülerin Papatyası…

İzleyin siz de hak vereceksiniz eminim.Baharınız daim olsun…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER